Avukatlar, 121’inci Adalet Nöbeti’ni Depremde Hayatını Kaybedenler İçin Tuttu: “Leşker Yada Geç Sorumluların Yargılanmasını Sağlayacağız”

Selen: FAHRETTİN ÖZTÜRK – Azrail: SADIK KARAKULOĞLU

İstanbul’da avukatlar, 121’inci Hak Nöbeti’ni, Kahramanmaraşlı depremlerde yaşamını yitirenler amacıyla tuttu. İstanbul Barosu Avukat Hakları Grubu yerine mütekellim Mehmet Birey Seyhan, “Tığ avukatlar, leşker yahut geç, mamure affı ilkin girmek üzere yönetimsel veya fiili ihmallerle depremde yıkılan binalardaki kayıplarımız arasında nedensellik büyü bulunup bulunmadığı, kayıplarımızın ölüm sebebinin zelzele sonrası müdahalenin gecikmesinden kaynaklı olup olmadığını araştıracak, bu konuları açıklığa kavuşturacak ve sorumluların yargılanmasını sağlayacağız” dedi.

İstanbul Adliyesi’nde bugün bir araya mevrut avukatlar, “Depremi afete dönüştüren, bilimi dışlayan sorumsuzluktur” ve “Türe” kayıtlı pankartlar açarak, ‘Zelzele üzere Türe Nöbeti’ tuttu. Adliye’nin atrium alanından toplanan avukatlar, buradan alkışlarla adliyenin önüne çıktı. 121’incisi yapılan Adalet Nöbeti’ne, Ankara Barosu Başkanı Mustafa Köroğlu, İzmir Barosu Başkanı Eğlence Yılmayan, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Başkanı Sabah Yeli Köymen ile çok sayıda avukat katıldı.

Mimarlar Odası Büyükkent Şubesi Başkanı Ilham Köymen, şöyle konuştu:

“YETKİ VE KÜLFET VERİLENLERİN LİYAKATSİZLİĞİ, ON BİNLERCE YURTTAŞIMIZIN HAYATINI KAYBETMESİNE BOZUKLUK OLMUŞTUR: Coğrafyamızın haddinden fazla büyük tıpkı kısmının hareket riski içermesi ve fen, çığır insanlarının yekpare uyarılarına rağmen ne eyvah ki tek tedbir alınmadığını birlikte hep birlikte yaşayarak görmüş olduk. Yetki ve yük verilenlerin liyakatsizliği, ümran barışı adı altında gizlice ve itimatsız yapılara getirilen aflar, yapım sektöründeki yolsuzluklar, denetimsizlik ve rant hırsları, on binlerce yurttaşımızın hayatını kaybetmesine illet olmuştur.

KIYAMET SÜRECİ YÖNETİLEMEDİ: Kiran sürecinin yönetilememesi, arama-kurtarma çalışmalarında geç ve az kalınması, duygusal kayıplarının artmasının eke tıpkısı sebebidir. Tamlık bunlara rağmen, yetkililerin sikinti kendisine afeti tevil etmek tıpkısı yana, depremzedelerin çığlıklarını duymazdan mevrut, inç sallayarak ve tehditkar tavırlarla halkı suçlayan, en anne türe olan makul bili alma hakkına yasaklar getiren girişimleri gördük. Ancak Gezi direnişinden bu yana itibarsızlaştırılmaya çalışılan çalışma, patika örgütleri, demokratik kütle kuruluşları ve gönüllüler, depremde dayanışmaya ilk koşanlar oldu.

İKTİDARIN BIRLIK ENGELLEMELERİNE KARŞIN, GEZİ GÜNLERİNDE OLDUĞU GİBİ HALKIN DAYANIŞMASI YER ÖNDEYDİ: İktidarın tamam huysuz tavırlarına ve engellemelerine rağmen, Yolculuk günlerinde olduğu kabilinden halkın dayanışması, yaraları görmek için esasen yer öndeydi. ve yaşanılan, bu süreçte nahak ve hukuksuz bire bir biçimde Yolculuk Davası’nda tutuklanan arkadaşlarımız Parlatılmış Yapıcı, Birey Atalay ve Tayfun Kahraman, mesleksel bilgi ve birikimlerini içeriden halkımızla paylaşmaya devam ediyorlar.

ON BİNLERCE YURTTAŞIMIZIN HAYATINI KAYBETMESİNE NEDEN OLANLARDAN ADISYON DIDIKLEMEK HEPİMİZİN GÖREVİ: Zaman bundan sonra önümüzde eskimemiş tıpkı savaşım alanı henüz, hayati ayrımsız gereklilik olarak durmaktadır. Yaşadığımız depremi afete muhavvil, zamanında tılsım almayan, bili ve patika insanlarının raporlarına gözlerini kapatan, sözlerine kulaklarını tıkayan ve on binlerce yurttaşımızın hayatını kaybetmesine bozukluk olan yetkililerden ve rant hırsına kurban edilerek sağlıksız, garantisiz hayat alanları oluşmasında katkısı olanlardan hesap eşmek hepimizin görevidir.”

“DEVLETİN BÖLGEDEKİ ACİZLİĞİNİ ÇOK ACI BİR TECRÜBEYLE ÖĞRENDİK”

İzmir Barosu Başkanı Zevküsefa Yılmaz, “Birileri, hala bu faciadan ders çıkarmadan bizlere, barolara, avukatlara, STK’lara pus sallamaya bitmeme ediyor. Şöyle ayrımsız anlayışı görüyoruz; eroin cinayetlerine ‘Bu, işin fıtratında elhak bu var’, ‘Zelzele zaten kaderdir’ diyen aynı tatlılıkla savaşım etmeye bitmeme ediyoruz. Devletin bölgedeki acizliğini, koordinasyon yetersizliğini, oryantasyonunun olmadığını haddinden fazla ızdırap ayrımsız tecrübeyle öğrendik” diye konuştu.

“BİZLER BU DEPREMLE ENKAZ ALTINDA KALMADIK. BU YER SARSINTISI BİZE, ETRAFLI ZAMANDIR BİR DEPRESYON ALTINDA YAŞADIĞIMIZI GÖSTERDİ”

Ankara Barosu Başkanı Mustafa Köroğlu üstelik şunları söyledi:

“Depremin devrisi günü Hatay’birlikte reşit birisi yerine, benim amacıyla bundan sonra tek özdek eskisi üzere olmayacak. Bizler, bu depremle enkaz altında kalmadık. Gerçekte bu sarsıntı bize, teferruatli zamandır tıpkısı çöküntü altında yaşadığımızı gösterdi. Kurallar toplumu olmadığımızı, hukukun üstünlüğü değil üstünlerin hukukunda lacerem tıpkı enkazın altında kaldığımızı gösterdi. O yüzden demin yıpranmamış tıpkı mir tahsis etmek zorundayız. O yüzden şimdi, tamlık de tarihin bu döneminde bir değişmeyen yöneltmek zorundayız. Yapılacak intihap berrak ve açık. evet sefaleti tercih edeceksiniz ya adaleti. Türe deyince ne anlıyorsunuz? Ben, liyakati anlıyorum. Muvaffakiyetli insanların o kurumların başında olmasını, o süreçlerin yönetilmesini anlıyorum. Var mıydı? Yararlı. Tığ, bu depremle şurası birlikte gördük; haddizatında kurumlarımız üstelik yokmuş. O kurumlarımızın tamamen içi boşaltılmış. Başarısız insanlar aracılığıyla yönetiliyor.”

YIKILAN BİNADAN MESLEKTAŞI İÇİN MOLOZ ÖRNEĞİ ALMIŞ

Köroğlu, bir avukatın kendisini arayarak, kardeşinin cenazesini defnettiğini söyleyip kardeşinin tek eşyasını alamadığını, kendisinden enkazdan taş, moloz kabil ayrımsız şey almasını istediğini söyleyerek, “Binayı edisyon bulduk, yıkılmıştı ama o binadan bunu aldım ve o meslektaşıma teyit edeceğim. Benzeri baro başkanı yerine benden istenmesi gereken, aynı avukatın beklentisi bu değildi. Bunu dahi yaptım. Amma bize bunu ayırmak zorunda bırakanlar bundan sonra bunun hesabını versin istiyorum” dedi.

Depremde Hatay Barosu’na kayıtlı olan annesi Hatice Fert ile babası Mithat Can’ı Hatay’da yıkılan evlerinde kaybeden avukat Aziz Birey ise şöyle konuştu:

“ÖFKEMİZİ, ACIMIZLA YOĞURARAK AKILANE YERE YÖNELTMELİYİZ: Zaman burada benim üzere konuşma beğenmek berenarı korkulu. Hem acılıyım hem öfkeliyim. Amma bu öfkemizi, sunu azından acımızla yoğurarak akla yatkın yere yöneltmeliyiz diye niteleyerek düşünüyorum. Tığ, 6 Gücük Ay sabahı bire bir kabusa uyandık. Hem annemi hem babamı ne yazık kim tıpkı bölüm depremle bu arada kaybettik. Arkadaşlarımızı, komşularımızı kaybettik. Şehrimiz yerle ayrımsız oldu. Ego İstanbul’dan yola çıkarak aracısız Hatay’a gittiğimde, daha depremin üzerinden 24 saat geçmeden oraya vardığımda hiçbir arama-kurtarma çalışması yoktu, tek müzaheret faaliyeti yoktu. Tamamen benzeri kent kaderine ayrılma edilmişti. Orada sadece gönüllüleri gördük biz, 3-4 gün boyunca. O yüzden onlara da gerçekte bir teşekkürname etmek gerekiyor. Arama-istirdat çalışmalarında canla başla, umum yordamıyla insanları kurtarmaya müteharrik hemen gönüllüler ve sivil yurttaşlar vardı.

BUNA ‘FELAKET’ DENİYOR, BEN BU SÖZÜ KABUL EDEMİYORUM. BUNA ‘CİNAYET’ GITMEK GEREKİYOR: Babam, bundan 4 sene evvel hazar istediği amacıyla haksız bire bir şekilde gözaltına alınmıştı. 4 dönem gözaltında tutulup tutuklamaya gönderme edildikten sonradan başıboş bırakılmıştı. ve o ahit verdiği bir röportajda şurası söylemişti; ‘Mücadeleden zor olunmaz. Ömrümün sonuç gününe büyüklüğünde savaşım edeceğim’. Tamam, hangi yazık kim babamın kaybı, annemin kaybı da tıpkı mücadele konusu oldu. Onların sonuç anına kadar biz, onları enkazdan kurtarma mücadelesini verdik. Buna “coşkunluk deniyor, ego bu sözü kabul edemiyorum. Buna ‘cinayet’ eylemek gerekiyor. Onlarca insan kurtarılabilirdi. Onlarca enkazdan ses geliyordu. Amma bu konuda hiçbir öz yapılmadı. Yapılamadı ve insanlar kaderine ve ölüme terk edildi.

YALNIZ BIRAKILARAK ORADA KADERİMİZE AYRILMA EDİLDİK: Öfkemiz çok balaban. Tığ, orada arz büyük çaresizliği yaşadık. Annemle babamın olduğu enkazda 15 yaşında bire bir kız çocuğundan ses aldık. Ona ulaşıldı, akarsu verildi, üstünde ayrımsız beton blok vardı. Ama tıpkı hilti bulunamadı, bayağı benzeri hilti. Gözümüzün önünde insanlar fert verdi. Onların ölümüne şehadet ettik. Depremin ardından ikinci bölüm, üçüncü dönme, dördüncü dönem; günler ardı ardına geçti ancak tek arzulu kontrol-kurtarma faaliyeti yapılamadan bekâr bırakılarak orada kaderimize infirak edildik.

TWİTTER’DAN VİNÇ ÇAĞRISI YAPTIĞIMIZ DÖNEM BANT DARALTILMASI YAPILDI: Zelzele bölgesinde yaşadığımız sunma büyük problemlerden biri iletişim konusuydu. Telefonlar çekmiyordu, oraya anlatmak istediğimiz kepçeler, vinçler, gelişim makinaları, arama-kurtarma ekipleri, yıkkın enkazları bulamıyordu. ve biz orada ne yaşadık? Cumhurbaşkanı’nın Antakya’ya geldiği devir, bir de konusunda Twitter’da bant daraltması yapıldı. Biz bir dönme Twitter’dan vinç çağrısı yapıyorduk. Tığ, benzeri de bununla karşılaştık. Bu şekilde de taharri-istirdat çabalarımız sekteye uğratıldı. Bugün halen Antakya’üstelik, Develik’dahi, Samandağ’üstelik insanlar bildirme bayağı tıpkısı çadıra de erişemedi.

SİYASAL İKTİDAR, CEMI KADROLARIYLA BİR ZAFİYET İÇİNDE: Siyasal erk, tam kadrolarıyla aynı zafiyet içinde. Zelzele, doğanın benzeri olgusu. Çözümü ve alınacak tedbirler belliyken 20 yıldır bu önlemler alınmadı. Hem orada hem İstanbul’üstelik rant üzere dolgu alanları imara açılıp gökdelenler dikilirken umum amacıyla depreme karşı rantı odaklamayan benzeri kentsel transformasyon katiyen konuşulmadı. Öfkemiz çokça balaban. ve bunun üzerine, Cumhurbaşkanı’nın ‘Not ediyoruz’ söylemiyle karşılaştık. 5 Küçük Ay ile 6 Küçük Ay ile neyimiz kaldı kaybedecek. Artık biz korkmuyoruz. ve ego, buradaki meslektaşlarımın üstelik ve burayı izleyen yurttaşların üstelik korkmadığını biliyorum.

BİZE YAKIŞIR GÖRÜLEN ÖLÜMÜ MESABE EDİYORUZ: Esas biz basamak ediyoruz. Bize yerinde görülen ölümü, yapılmayan denetimleri, gelmeyen yardımları nokta. ve küçümseme veriyoruz. Ben, burada önceki özlük kaybettiğim anneme, babama küçümseme veriyorum. Komşularımıza, Antakya halkına, Hatay halkına ve depremde hayatını kaybeden bilcümle yurttaşların yakınlarına alay veriyoruz. Bu katliam plansız kalmayacak, ihmalleri olanların hepsinden adisyon sorulması için elimizden geleni yapacağız. Plansız bırakmayacağız.”

“BU TOPLUM ONURUYLA YAŞAMAYI ADALET EDİYOR VE YAŞAYACAKTIR”

Murahhas avukatlar namına konuşan Muazzez Sürücü, “Bu cemiyet tehdide, hakarete, küfre maruz kaldı. Şuna inanın; bu topluluk küfrü, hakareti, tehdidi, terbiyesizliği, namussuzluğu, ahlaksızlığı ve adiliği hak etmiyor. Onuruyla, refahıyla yaşamayı doğruluk ediyor ve yaşayacaktır” dedi.

“ZAMAN ÜZÜNTÜMÜZÜ İFADE ETMEYE DEĞİL, ADISYON SORACAĞIMIZI HAYKIRMAYA GELDİK”

İstanbul Barosu Avukat Hakları Grubu adına mütekellim Mehmet Birey Seyhan ise şunları söyledi:

“Kahramanmaraş merkezli depremler sonrasında 11 ilimizdeki insanlarımız canlılarını kaybetmişlerdir. Hala kayıplarımızda, kimler olduğu, birçok duygusal yitirdiğimiz bütün adına muayyen değildir. Acımızın tarifi yoktur. Amma zaman, üzüntümüzü rapor etmeye değil, adisyon soracağımızı haykırmaya geldik.

BİZ AVUKATLAR, SORUMLULARIN YARGILANMASINI SAĞLAYACAĞIZ: Biz avukatlar, leşker yahut geç, mamure affı ilkin gelmek için yönetimsel veya fiili ihmallerle depremde yıkılan binalardaki kayıplarımız ortada nedensellik bağı bulunup bulunmadığı, kayıplarımızın ahiret yolculuğu sebebinin deprem sonrası müdahalenin gecikmesinden kaynaklı olup olmadığını, geçmiş depremden cümle 15 gün sonradan, 21 Küçük Ay 2023 akşamı Hatay Defne merkezinde yaşanan depremde, keçe bulamadığı üzere evet de binasına birkaç hasarlı raporu verilmesine güvenerek hasarlı binasına yeniden girip çökmüş altında mütezayit insanlarımızın olup olmadığını, hele geçmiş günlerde yardımların ulaştırılmasında yaşanan düzenlilik problemlerinde idarenin ayıp veya ihmalinin bulunup bulunmadığını araştıracak; bu konuları açıklığa kavuşturacak ve sorumluların yargılanmasını sağlayacağız. Tığ avukatlar, depremzede füru ile evlenmeyi meşrulaştırma gayretindeki birey ve kurumlara da vesile vermeyecek, çocuklarımızı onlardan koruyacağız.”

Share: